Kral Henry VIII'in altıncı eşi Katherine Parr, keyfi kral savaşlarda mücadele ederken regent olarak atanıyor. Tahtın vekili olarak atanması, kralın yokluğunda ülkenin yönetimi ona bırakılmış anlamına geliyor. Ancak uğraştığı derinliği ve karanlıkla dolu siyasi oyunları arasında bulurken, geri dönen kralın giderek artan hastalığı ve paranoyası ile karşı karşıya kalıyor. Kralın bunalımı ve kendi korkularıyla boğuşurken, Katherine, kralın tehlikeli ve tahmin edilemez ruh hali yüzünden kendi hayatı için de mücadele etmek zorunda kalıyor.
Bu, Katherine'ın sadece bir krallığın kaderini değil, aynı zamanda kendi kaderini de belirlemek için sıkı bir mücadele verdiği karmaşık bir dönem. Katherine, kendisini saray entrikaları, iktidar savaşları ve kralın giderek artan deliliğinden korumak zorunda. Kendi hayatını kurtarabilmek için, hem fiziksel hem de zihinsel direncini kullanarak, tehlikeli ve belirsiz bir ortamda cüretkar adımlar atmak zorunda. Bu süreçte, kendisini ve geleceğini koruyabilme gücünü keşfeden bir kadının hikayesini izliyoruz. Bu hikaye, Katherine Parr'ın sadece bir kralın eşi olmadığını, aynı zamanda kendi başına bir güç olduğunu gösteren etkileyici bir portre çiziyor.
