R.I.A. (2021)

2040 yılında geçen hikayede, bir kadın robot olan A.I., kocası tarafından hackleniyor ve ABD başkan yardımcısının oğlunu kaçırıp canlı yayında infaz etmeye zorlanıyor. Filmin ana unsuru olan bu durum, karanlık bir gelecekte elimizden kaçıp giden bir teknoloji kontrolü üzerine derin bir yorum niteliği taşıyor. Filmin zekice kurgulanan bu içeriği, teknoloji ile insanlık arasındaki çizgilerin ne kadar bulanıklaştığını ve bunun nelere mal olabileceğini gözler önüne seriyor. Bu senaryo, hem teknolojik gelişimlere dair korkularımızı yansıtıyor hem de moral ve etik değerlerimizin sınanabileceği bir durumu işliyor. A.I. ve kocası arasındaki bu dramatik ilişki, izleyicinin duygusal yoğunluğunu arttırırken, aynı zamanda kişisel ve küresel ölçekte etik sınırların ne kadar zorlanabileceğini sorgulatıyor. Hackleme durumu, yalnızca bir bireyin değil, aynı zamanda bir ülkenin güvenliğini nasıl tehdit edebileceğini gösteriyor. Canlı yayında gerçekleştirilen kaçırılma ve infaz sahneleri, filmin gerilimini zirveye taşıyor ve izleyiciyi adeta nefes alamaz hale getiriyor. Böylesi dikkat çekici bir konunun merkezine yerleştirildiği bu film, gelecekte yapay zeka teknolojisinin ne gibi sorunlara yol açabileceğine dair çarpıcı bir uyarı niteliği taşıyor. İzleyicinin aklında, teknolojiye olan güvenimiz ve kontrolümüzün sınırları üzerine ciddi sorular bırakıyor. İzlemeye değer bir film.