Airline Disaster (2010)

Başkan, kardeşinin pilotluğunu yaptığı bir yolcu uçağının yerli teröristler tarafından kaçırıldığını öğrendiğinde, ailesi ile şehirdeki insanların güvenliği arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Özellikle bu senaryoyu büyüleyici kılan, bu tipik bir aksiyon filminin ötesinde, bir dizi ahlaki ve etik soruyu beraberinde getiriyor. Başkan'ın ailesi ve yurttaşları arasında ki çaresiz seçim, izleyici için de derin bir çatışma sunuyor. Taşıdığı hükümet yetkisi ile kardeşinin hayatı arasında tercih yapmak zorunda olan Başkan'ın karmaşık duygusal durumu, bu filmde öne çıkan çarpıcı bir unsur. İzleyiciyi bu duygusal ve ahlaki ikilem ile sarmalıyor. Bu durum, izleyiciye bir yandan Başkan'ın kişisel ve profesyonel hayatının iç içe geçtiğini, diğer yandan ise devletin yöneticisi olarak yaşadığı ağır sorumlulukları anlatıyor. Şehirlerin ve sivillerin güvenliği tehdit altında olduğunda, aile bağları ve liderlik sorumlulukları arasında nasıl bir denge kurulabileceği, filmi ilginç kılan başlıca unsurlardan biri. İzleyici, Başkan'ın bu zor seçimi yaparken yaşadığı iç hesaplaşmaları ve mücadelelerini izlerken, gerilim ve heyecan dolu sahnelerle de adeta nefes kesiliyor. Bu filmin, aksiyonun yanı sıra derin bir anlam taşıyarak, koltuklarımızdan sıkı sıkıya tutunmamızı sağladığını söyleyebilirim.