White Island

Eski bir DJ olan Connor'ın Londra'da kendine bir hayat kurmaya çalıştığı heyecan dolu bir hikaye karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte çocukluk arkadaşı Dex'in onu tekrar Ibiza'ya çekme çabaları, işleri daha karmaşık hale getiriyor. Ibiza, her ne kadar bir cennet gibi görünüyorsa da, aynı zamanda beyaz kumların altında gizlenmiş tehlikeleriyle de ünlüdür. Dex, bu tehlikelerin öylesine büyüleyici ve büyülü bir dünya hâlini almasına rağmen, kendini kurtaramaz ve bu nedenle Connor, arkadaşının hayatını doğaüstü güzellikteki bu adanın etkilerinden kurtarmak zorunda kalır. Bu öyküyü perdeye taşıyan sinematografi ve görseller, özellikle Ibiza'ya özgü güzelliklerin vurgulanması, seyircinin adeta bu adanın büyüsüne kapılmasına neden oluyor. Müzik ise, hem konusu hem de atmosferi ile filmi tamamlıyor. Connor'ın DJ geçmişi, film boyunca daha fazla derinlik katarken, itici güç de oluyor. Kısacası, bu film, dostluğun önemini, yaşamın zorluklarını ve hayatın beklenmedik dönüşlerini bir arada sunarken, seyirciyi tıpkı bir DJ seti gibi yükseltip düşürerek, duygusal bir hikayede yer alan karakterlerin hayatlarına göz atma fırsatı sunuyor.