20. yüzyılın başlarında geçen, popüler bir romancının merkezine yerleştirilen bir macera filmi bu. Baş karakterimiz, bir kadın yazar. Ancak bu kadın yazarın hayatı sıradan bir yazarın hayatından bir hayli farklı. Kendisini etkileyici hikayeler yazmaya adamış bu kadın yazar, hayatının bir yandan da oldukça karmaşık olduğunun farkında. Bu karmaşanın içerisinde kendisine talip olmaya çalışan adamlar, polisler, canavarlar ve daha pek çok dikkat dağıtıcı unsur bulunuyor.
Filmin ilerleyişine baktığımızda, kahramanımızın bu karmaşık dünyada nasıl bir yol izlediğini gözlemleyebiliyoruz. Onun, kendisini etrafındaki dünyadan izole edip sadece yazmaya odaklanmaya çalışırken başına gelenler, izleyiciyi hem eğlendiriyor hem de düşündürüyor. Filmde ayrıca sosyal statü, cinsiyet ve güç dinamiklerine dair çarpıcı eleştiriler bulunuyor. Bu bakımdan film, sadece bir macera filmi olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri olarak da göz dolduruyor.
Yönetmenin anlatım tekniği ve karakterlerin derinliği, filmi izlerken sizi baştan sona kadar merak içinde bırakıyor. Canavarlar, polisler ve talip olan adamların yanı sıra, yazarın kendi iç dünyasının da ana karakter kadar değerli olduğu, hatta belki de daha fazla olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla bu film, bir yandan adrenalini yüksek bir macera sunarken, diğer yandan da izleyicinin duygusal ve düşünsel boyutta tatmin olmasını sağlıyor. Kendini yazmaya adamış bir kadının, hem kendi iç dünyasında hem de dış dünyada yaşadığı maceraları izlemek, kuşkusuz sinema izleyicileri için unutulmaz bir deneyim olacaktır.
