Zor zamanlarda, bir değirmenci kızını Şeytana satar. Masumiyeti sayesinde ondan kaçmayı başarır, ancak ellerini kaybeder. Ailesinden ayrılarak yolculuğuna başlar ve bu yolculukta su tanrıçası, nazik bir bahçıvan ve sarayda yaşayan bir prensle karşılaşır...
Bu hikayeyi anlatan film, izleyiciyi önce bir karanlık peri masalına, sonra da umuda ve mutluluğa doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Filmin çarpıcı kurgusal evreni, bir yandan kızın trajik yaşam hikayesini anlatırken, diğer yandan da onun umut, bağışlama ve aşk yoluyla hayatta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor. Film, sinematografik bir efsane olarak öne çıkmakla birlikte, beraberinde bir dizi ahlaki ve etik soruyu da getiriyor.
Kızın Şeytan'dan kurtulma çabası, masumiyet ve saflığın, tüm zorlukları aşabilecek bir güç olduğunu vurguluyor. Bu sırada, tanrıça ve bahçıvanın kollarında, insanların birbirlerine sağlayabileceği destek ve sevginin, zor zamanlarda hayatta kalmanın anahtarı olduğunu gösteriyor.
Kısacası, bu film, bağışlama, sadakat ve sevgi temaları üzerine güçlü ve duygusal bir hikaye anlatırken, insanların zor durumlarda bile gücünü nereden alabileceğine dair sorgulamalar yaratıyor. Kendi hayat yolculuğunda zorluklarla karşılaşan herkesin izlemesi gereken bir film. Yönetmenin karanlık ve aydınlığı iç içe geçiren büyülü bir dünya yarattığı bu eser, sizi hikayenin sonuna kadar merakta bırakacak.