Sinema dünyasında sıkça işlenen bir tema olan 'politik taahhüdün adına ne kadar ileri gidilir' sorusu, aslında bizi derin düşüncelere sürüklüyor. Filmler, özellikle siyasi konuları işleyenler, bizlere her zaman hayata farklı pencerelerden bakma imkanı sunarlar. İzlerken sadece eğlenmekle kalmayız, aynı zamanda düşünür, sorgular ve belki de birtakım politikaların ardındaki manaları daha iyi anlarız.
Bu tür filmler bize, bir insanın politik taahhütlerine ne kadar sadık kalabileceğini ve bu uğurda ne tür fedakârlıklar yapabileceğini gösterir. Kimi zaman ailelerinden, dostlarından vazgeçen karakterlerle karşılaşırız, kimi zaman ise kendilerini tamamen bu dava uğruna feda ederler. Aslında tüm bu öyküler, bizlere politik taahhütlerin insan hayatındaki yerini ve önemini sorgulamamız için bir fırsat verirler.
Her filmi izlerken, esasen kendi inançlarımızı ve değerlerimizi de sorgularız. Politik bir taahhütte bulunmanın ne anlama geldiğini, bu taahhüdün ne kadar güçlü olabileceğini ve nihayetinde bu taahhüt uğruna ne kadar ileri gidilebileceği sorusu, sinema perdesinde işlenirken biz de kendi hayatımızı ve inançlarımızı gözden geçiririz. Bu, sinemanın en güçlü yanlarından biridir: bizi hem eğlendirir hem de düşündürür.